İran Dışişleri Bakanı, 19 Ağustos 2025'te yaptığı açıklamada, Tahran'ın nükleer programını sürdürmeye ve diplomatik müzakerelere katılmaya hazır olduğunu belirtti. Bu açıklama, Fransa, İngiltere ve Almanya'nın İran'ın nükleer faaliyetlerini durdurma çağrılarına bir yanıt niteliği taşıyor.
Avrupa ülkeleri, İran'ı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal etmekle suçlarken, Tahran yönetimi ise karşı tarafın iyi niyet göstermesi ve somut adımlar atması durumunda yapıcı diyaloglara açık olduklarını ifade ediyor. İran'ın nükleer programı, 2015 yılında imzalanan ve İran'ın nükleer silah edinmesini engellemeyi amaçlayan anlaşmanın ardından uluslararası gündemin önemli bir maddesi haline geldi. Ancak ABD'nin 2018'de anlaşmadan çekilmesi ve İran'a yönelik yaptırımları yeniden uygulamaya başlaması süreci karmaşıklaştırdı. İran, bu adımları kendi yükümlülüklerini askıya alması için bir gerekçe olarak gösteriyor.
Avrupa ülkeleri, İran'ın anlaşma şartlarını ihlal ettiğini iddia ederek, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2231 sayılı kararı kapsamında "snapback" olarak bilinen yaptırımların otomatik olarak yeniden yürürlüğe girmesi mekanizmasını tetikleme sürecini başlattı. Bu mekanizma, 30 günlük bir süreci başlatarak, eğer İran ile diplomatik bir çözüm bulunamazsa, daha önce kaldırılan yaptırımların yeniden uygulanmasına yol açacak. Bu adımların, özellikle 18 Ekim 2025'te anlaşmanın süresinin dolmasına kısa bir süre kala atılması dikkat çekici.
Avrupa ülkeleri, bu mekanizmayı kullanma yetkilerini Ekim ortasında kaybetmeden önce harekete geçme kararı aldı. İran, Avrupa ülkelerinin bu adımını "hukuksuz" ve "siyasi amaçlı" olarak nitelendirerek, kendilerinin de buna "uygun bir şekilde karşılık vereceğini" belirtti. İran Dışişleri Bakanlığı, Avrupa ülkelerinin yaptırımları yeniden devreye sokmak için yasal yetkileri olmadığını savunuyor ve Rusya ile Çin'in de İran'ın pozisyonunu desteklediğini vurguluyor.
İran, diplomasiye bağlılığını sürdürdüğünü ve krizi önlemek için diğer BM Güvenlik Konseyi üyeleriyle yapıcı bir şekilde etkileşim kurmaya hazır olduğunu ifade ediyor. Üç Avrupa ülkesinin bu hamlesinin, İran riyali üzerinde de önemli bir değer kaybına neden olduğu belirtiliyor. Bu gelişmeler yaşanırken, İran'ın nükleer programının barışçıl amaçlı olduğunu savunması ve uluslararası denetimlere açık olduğunu belirtmesi de önemli bir nokta. Ancak, bazı Batılı düşünce kuruluşları ve ülkeler, İran'ın nükleer silah geliştirme potansiyeli olduğuna dair endişelerini dile getiriyor. Bu durum, diplomatik çözüm arayışlarının ne kadar hassas bir denge üzerinde ilerlediğini gösteriyor. Tarafların karşılıklı güven inşa etmesi ve diyaloğu sürdürmesi, bölge ve dünya barışı için kritik önem taşıyor.