Amerika Birleşik Devletleri'nin Uganda ile yaptığı ve tartışmalara yol açan sınır dışı anlaşması, El Salvadorlu göçmen Kilmar Abrego Garcia'nın Uganda'ya gönderilme ihtimaliyle birlikte daha da alevlendi. Garcia'nın hiçbir bağı bulunmayan bu ülkeye gönderilme olasılığı, anlaşmanın şeffaflığı ve insan hakları endişeleri hakkında ciddi soruları gündeme getiriyor.
Uganda Dışişleri Bakanlığı'nın Ağustos 2025'te yaptığı açıklamaya göre, ABD ile varılan "geçici" anlaşma, ABD'de sığınma hakkı reddedilen ancak kendi ülkelerine dönmek istemeyen veya dönmekte tereddüt eden üçüncü ülke vatandaşlarını kapsıyor. Anlaşma, sabıka kaydı olmayan ve refakatsiz olmayan göçmenleri hedef alırken, Uganda'nın önceliğinin Afrika ülkelerinden gelen göçmenler olduğu belirtiliyor. Ancak bu anlaşmanın detayları ve Uganda'nın bu süreçte ne gibi faydalar sağlayacağı belirsizliğini koruyor.
Kilmar Abrego Garcia'nın durumu, bu anlaşmanın insani boyutunu gözler önüne seriyor. Garcia, Mart 2025'te ABD tarafından "idari hata" sonucu ülkesi El Salvador'a yanlışlıkla sınır dışı edilmiş, burada kötü şöhretli bir hapishanede tutulmuştu. Haziran 2025'te ABD'ye geri getirildikten sonra insan kaçakçılığı suçlamalarıyla karşı karşıya kalan Garcia, suçlamaları reddediyor ve avukatları bu suçlamaların misilleme amaçlı olduğunu savunuyor. Son olarak, ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) yetkilileri, Garcia'nın Uganda'ya sınır dışı edilebileceğini bildirerek onu gözaltına aldı. Ancak federal bir yargıç, 25 Ağustos 2025'te aldığı kararla Garcia'nın Uganda'ya sınır dışı edilmesini geçici olarak durdurdu.
Uganda içinde de anlaşmaya yönelik ciddi eleştiriler bulunuyor. Muhalefet liderleri, parlamentonun onayının alınmamasından ve anlaşmanın Devlet Başkanı Yoweri Museveni üzerindeki siyasi baskıyı azaltmaya yönelik bir araç olarak görülmesinden duydukları rahatsızlığı dile getiriyor. Eski muhalefet lideri Mathias Mpuuga, "Tüm bu plan kokuyor" diyerek, Uganda'nın zaten komşu ülkelerden gelen mültecilere ev sahipliği yaparken bu anlaşmanın kafa karıştırıcı olduğunu belirtti.
İnsan hakları savunucuları ve avukatlar ise, bu tür anlaşmaların uluslararası hukuka aykırı olabileceği ve sınır dışı edilen kişilerin Uganda gibi insan hakları ihlalleriyle bilinen ülkelerde risk altına girebileceği konusunda uyarıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Uganda'daki insan hakları durumuyla ilgili "olumsuz gelişmeler" raporlarına da dikkat çekiliyor. Bu vaka, ABD'nin "üçüncü ülke" sınır dışı politikalarının daha geniş bir yansıması olarak görülüyor. İnsan hakları örgütleri ve Birleşmiş Milletler uzmanları, bu tür anlaşmaların göçmenlerin haklarını ihlal edebileceği ve onları tehlikeli durumlara maruz bırakabileceği endişesini taşıyor.
Kilmar Abrego Garcia'nın durumu, uluslararası göç politikalarının karmaşıklığını, insan haklarının önemini ve şeffaf, adil süreçlerin gerekliliğini bir kez daha ortaya koyuyor.